İçindekiler
Liseye yeni başlayacaktım – Tumblr Hikaye kayıt işlemleri için falan erkenden okula gitmiştik. Okul boştu müdür yardımcısının odasının önünde bir tane kumral saçlı ela gözlü bir kız ayakta bekliyordu. Elinde kot montu ayaklarını yere vura vura bekliyordu,belli ki sıkılmıştı. O kızı gördüğüm an bir şey hissettim. O zamanlar ne olduğunu bilmiyordum tabi. O gün bitti ben bütün gün o kızı düşündüm,gece gündüz bütün hafta. Bir evrak eksik diye okuldan aradılar babamda işteydi dedi sen tek git. Okula gittim okulun kapısında o kızı gördüm kısa bir şort giymişti üzerinde de askılı vardı,yanında 2 tane barzo kıza laf atıyorlardı kız gidin başımdan falan diye yırtınıyordu. O an bir cesaret geldi koşarak yanına gittim “Hop noluyor lan rahat bırakın kızı yoksa polisi ararım sittin sene içerden çıkamazsınız üzerinizde ottan bol bir şey yoktur dimi?” yaptım,homurdanarak gittiler.
Kızla başbaşa kaldık. Kıza döndüm “Teşekkür ederim” dedi,”Çok güzelsin” dedim ve kıpkırmızı olduk. O an ağzımdan öyle çıktı “Teşekkür ederim ama ne alakası var konumuzla?” dedi,”Bence dünyadaki bütün konuların güzelliğinle alakası olmalı” demiştim. O zamanlarda bayağı yavşakmışım. Güldü “Sen öyle diyorsan.” dedi. Okula girdik o gün m.yard. ikimizinde evrağını unutmuş sanırım,oda evrak getirmeye gelmiş. İşimiz bitti dışarı çıktık yürüyoruz otobüs durağına doğru. Sena:”Eve gidesim yok hiç” Ben:”Al benden de o kadar” S:”Yanında para var mı?” B:”Var ne oldu ki?” S:”LoL oynamayı biliyor musun?” B:”Ben biliyorum da sen biliyor musun?” S:”Görücez” dedi ve beni internet kafeye götürdü. Lise başlamadan bir kızla tanışıyorum ve o kız beni internet kafeye LoL oynamaya götürüyor.
Yazın sonlarına
doğru sürekli birlikte LoL oynadık hiç buluşmadan birbirimize sadece adımızı falan sorduk,gerisi full makaraydı. Okullar açıldı okulun ikinci günü derse 10 dakika kadar geç kalmışım tam kapıda o kızla karşılaştım. İkimizde geç kalmıştık,kapıyı tıklattım içeri girdik “Geç kaldığımız için özür dileriz” deyip içeri girdik,en arka sıra boştu. Malum Anadolu lisesiydik ve herkes önler için çarpışıyordu. En arka sıraya geçtik oturduk “Bakıyorum da hemen biz olmuşuz” dedi hoca bize bakarak,yerin dibine girmiştim. O ise yüzsüzlük yapıp “Çok ani oldu hocam henüz bir teklifte alamadık ama…” dedi,o an sinirlenmiştim işte hayatımda ilk sinirlenişim oydu. Sen misin beni yerin dibine sokan dedim ve “Teklif edicektik ama hanımefendi aceleci çıktı” dedim. Öyle bir sıkmıştı ki kolumu 1 hafta morluğu geçmedi yemin ederim. Bizim hikayemiz böyle başladı işte.
Lise hayatımız boyunca hep birlikte geç kaldık. Birlikte oturduk,birlikte kalktık,gezdik tozduk birlikte uyuduk. Ailelerimiz tanışmıştı sevmişlerdi birbirlerini. Bide hemşeri çıkmıştık ooh! İkimizinde annesi hemşeri duyunca ayakları yerden kesilen tiplerdendi. Sevgili gibiydik ama teklif yoktu henüz dedim farklı bir şey yapmalıyım. Bir beyaz tişört aldım,annemin rujuyla “Seni Seviyorum Sena sevgilim olur musun?” yazdım. O tişörtü okul tişörtümün içine giydim. O gün okulda öğle tenefüsün de bütün okulun ortasında üzerimdeki tişörtü çıkarttım ve evde hazırladığım tişörtle önünde diz çöktüm. Gözlerinin içine baktım. Böyle de ilk teklifimi yapmıştım işte.
10. sınıf 11.sınıf iyice güzel geçiyordu.
Ta ki o illet başımıza sarana kadar. Ailelerimiz birbirini tanıyor sürekli birbirimize misafir olarak gidip geliyorduk. Birlikte oyun oynuyor tumblr kullanıyorduk,müzik zevklerimiz aynıydı. Benim için mükemmel olandı. Ufak tefek belirtiler vardı,doktora gitmesini rica etmiştim. Sigara içiyordu,fazlasıyla tahmin ettiğiniz gibi işte. Akciğer Kanseri teşhisi konmuştu. Beni çağırmıştı bize gelsene diye.Gittim,eve girdim salona oturdum öptük sarıldık falan. Ama yüzlerinden düşen bin parçaydı ikisi de kara kara düşünüp halıya bakıyorlardı. Annesinin gözleri mosmor olmuştu ağlamaktan. Bir şeyler olduğunu anlamamak için gerizekalı olmak lazımdı,ne oldu dedim. “Bir şey söyleyeceğiz ama,sakin olman gerekiyor tamam mı söz ver bana” dedi başımla onayladım. “Geçenlerde doktora git falan demiştin,gitmiştim tahliller röntgenler MRlar falan çekilecek demiştim hatırlıyor musun?” kalbim küt küt atıyordu,sonunun gittiği yeri biliyor gibiydim. “Akciğer Kanseri teşhisi konuldu” dedi. Bunu yazarken bile gözlerim doldu.
O an
beynimdeki sarsıntı,o kulak çınlamasını tarif edemem. Hayatım başıma yıkılmıştı birlikte geçirdiğimiz bütün anlar bir musluktan akar gibi gözlerimin önünden geçti gitti. Kendimi toparladım,o sıralar ünlü sanatçılar Savaş Ay falan kanseri yenmiş TV’lere çıkmıştı işte “Yenmek için kendinize inanmanız lazım,yakınlarınızın desteği çok önemli” falan diyorlardı,o aklıma geldi. Dik durdum zorla gülümsedim yandan.”Ee dedim bu muydu ? Buna mı ağladınız Hanife teyze?” dedim. Şok oldular,son bir cesaret dalgasıyla bedenimi harekete geçirdim karşı koltuğa yanına oturdum yüzünü ellerimin arasına aldım “Sen burada karşımda olduğun sürece,yenemeyeceğimiz hiçbir şey yok. Ben senin ölmene izin verir miyim?Bunu bir grip gibi atlatacaksın. Sen benim kız arkadaşımsın,Sen Sena Albayrak’sın bir kere ya!Böyle ufak tefek şeyler koyar mı sana?Sen kanseri tek başına bile yenersin,düşün birde yanında ben varım” dedim gülmeye başladı ama gözlerinden yaşlar akıyordu.
Sarıldım ona sımsıkı sarıldım. Kemiklerinin çıtırdadığını hissedene kadar sarıldım. Yapabilirdik başarabilirdik. Daha gencecik insanlardık 50 yaşında Savaş Ay‘lar bile yeniyorsa,bizim için çok daha kolaydı. Gençtik sonuçta hücre yenilenmesi dorukta falan filan. Aylarca yanından ayrılmadım. Gerektiğinde onlarda kaldım,kemoterapilere birlikte gittik. Uzun saç severdim,malum kemoterapiden sonra insanın saçları dökülüyor. Onun saçlarının dökülmesine razı olmadım,klişe gelebilir ama yaptım saçlarımı kazıttım. Şaşırmıştı “Böyle bir şeyi yapmana gerek yoktu” dedi.”La alev gibi sıcak var dışarıda bu sıcakta porsuk gibi saçla mı dolaşacağım terliyor insan be” dedim,bahane olduğunu ikimizde biliyorduk. Çok sevmiştim ben onu. Bir gün dışarıda sahilde bir kafedeyiz. Dirseğini masaya yaslayıp çenesini eline koydu bana baktı. O an gözlerimden kalbime kadar inen muhteşem bir his hissettim. Ağladım,neden ağlıyorsun dedi,bilmiyorum dedim. Gerçekten bilmiyordum. O muhteşem his çok yakmıştı canımı.
Normalde vedalaşmazdık.
Zaten hep birlikteyiz,hiç ayrılmadık diye. O gün nedense vedalaştı benimle sarıldı,kendine dikkat et olur mu ufaklık deyip saçımla oynamıştı (Saçlarım tekrar uzamıştı bu sefer kestirme demişti).”Hayırdır yolculuk nereye” dedim girdim koluna,”Bu gece evine git,yarın sabah erkenden gelirsin terapiye gideceğiz” demişti. Tamam demiştim,vücudum istemsizce hareket ediyordu tamam demek istemiyordum ama o an ağzımdan çıktı. Eve gittim,bir ağırlık çöktü üzerime. Uyuya kalmışım. Telefonun çalmasıyla uyandım abisi arıyordu ağlayarak “Berk çabuk Falanca hastaneye gel çabuk acele et!” dedi,babamı alelacele kaldırdım,apar topar çıktık hastaneye gidiyoruz,telefonuma mesaj gelmiş. Duymamışım,”Seni her zaman çok sevdim sen benim hayatımın aşkıydın. Bugüne kadar yaptıkların için,yanımda durduğun için,göğüs gerdiğin acılar için çok teşekkür ederim. Ve sana yaşattığım bunca acı için çok özür dilerim.” yazıyordu hemen “Ne alaka gerizekalı ne acı çekmesi ben seninle hep mutluydum teşekkür edilecek bir şey yok yanlış bir şey yapma seni kendi ellerimle gebertirim!” yazdım.
Babam
“Oğlum sen bu saatte uyumazdın hayırdır?” dedi,cidden ben o saatte bu yaşıma kadar hiç uyumadım o kadar erken yatmazdım “Bilmiyorum üzerime bir ağırlık çöktü işte uyuyakalmışım” dedim,babam ağladı sessizce. Gözlerinden akan yaşı gördüm “Dedenle babaannen öldüğünde de bana ağırlık çökmüştü.” dedi. Ağlamaya başladım,rastlantıydı, bütün gün yorulmuştum ondan uykum gelmişti ne alakası olabilirdi ki?Hastaneye geldik,yoğun bakıma. Herkes perişan abisi çekti kenara böyle böyle anlattı durumu. Akşam amerika ya tedavi görmesi için zorla götüreceklerini kararlaştırmışlar,buda beni bırakıp gitmek istememiş tartışmışlar. Evden çıkmış gitmiş. Sahilde oturup iki bira içtikten sonra eve geri dönüyormuş ki,alkollü bir sürücü tam gaz çarpmış ve kaçmış son gücüyle abisini arayıp yardım et sahildeyim demiş ve bayılmış. O gün o hastanede ben sol yanıma veda bile edemedim. Onca şeyden sonra seni çok seviyorum diyemedim. Gerçek aşkın her şeyi yenebileceğini düşünürdüm ama azraili yenemiyormuş işte.
Sevdiğin kadının cesedine sarılıp ağlamak nedir. Anlatacak bir şey bulamıyorum daha. Ailesi,abisi annesi hala arada arar hal hatır sorarlar,bende onları ararım. Artık onun içinde yaşamam lazım,yaşasaydı eminim bunu isterdi. Benim hayatıma devam etmemi isterdi. Omzuma elini koyar “Ben ölüyorum diye kendini paralama,benim içinde yaşa yukarıdan izliyor olacağım,eğer benim yerime de yaşamazsan,yukarıda ağzına sıçarım” derdi eminim. Çok özlüyorum,çok özlüyorum çok özlüyorum çok özlüyorum. Ağlamaktan içim dışıma çıkıyor ama olmuyor işte yapamıyorsun elinden ne gelebilir ki? Şuanda ağlayıp duvar yumruklamaktan başka bir şey gelmiyor elimden. Ben hep güçlü durdum onun yanında,ona yakışmak için onun kadar güzel bir kızın yanına güçlü bir erkek lazım diye güçlü durdum.
Ama şuanda yaşadığım şeyin altından kalkamıyorum artık. İnsanlara anlatamıyorum kendimi,anlamıyorlar beni. Yeterince zor değilmiş gibi birde onlar zorlaştırıyor. Bunları da bu yüzden yazdım işte, belki bir gün derdin ne senin diyen olursa,gösteririm bunu diye. Eğer ki bu yazıyı buraya kadar okumuşsanız, Size tavsiye: Birini seviyorsanız,onu her gün son günüymüş gibi sevin. Çünkü her an kaybedebiliyorsunuz işte.
-Alıntı
Liseye yeni başlayacaktım – Tumblr Hikaye
Yeni INSTAGRAM adresimiz instagram.com/fosforluhanm !
çok etkilendiğim bir hikaye oldu paylaştığınız için teşekkürler
harika bir içerik teşekkürler